15 Kasım 2015 Pazar

Amantes Del Círculo Polar / Kutup Çizgisi Aşıkları / The Lovers from the North Pole



En güncel izlenimden başlayarak hafızamdan yardım alacağım elbette.

Filmimizin adı Türkçe'ye "Kutup çizgisi aşıkları" olarak çevirilmiş. İyi de olmuş.
Biraz künyesinden başlayıp yavaş yavaş ısınalım.
Ama işimiz biraz zor, çünkü 98 yapımı olan film, ülkemizde ancak 2004 'te gösterime girmiş. IMDB'de benim izlediğim vakitte 7,8 lik bir puanı vardı. Şimdilerde ne durumdadır bakabilirsiniz. http://www.imdb.com/title/tt0133363/

Bugünlerde fena puanlama değil. Çünkü yaklaşık 14.000 kullanıcının oyladığını düşünürsek. Zaten ki, filmimiz milyonlarca gişe yapabilecek türden değil. Bundan kastım, kötü film olduğu yönünde değil (yanlış anlaşılmak istemem). Sadece geniş bir kitleye hitap etmiyor. Üzgünüm ki, bildiğimiz Hollywood klişesinde bir romantik dram değil. Yani karizmatik ve kaslı bir adamla dünyalar güzeli bir kadının aşk hikayesi yok. Umudunuz bu ise unutun gitsin. Şu fragmanı https://www.youtube.com/watch?v=WLm5XjFkKRg izlemeden sadece görüntülenme sayısına bile bakmanız yeterli.

Neyse, yazdıklarımı hala okuyorsanız, fragmanı izlediğinizden emin olarak yazmaya devam edeyim.

Sevgili yönetmenimiz Julio Medem'in bir sonraki filmi Lucia'da da göreceğimiz güzel bir kadın var,  Najwa Nimri (Lucia'a ile ilgili yazıya bırakıyorum karşılaştırmayı).  Ve bir güzel adam Fele Martinez. Tabi güzellik kavramlarımız ortak olmak zorunda değil. Film iyi ama…

Konuyu bağlamak gerekirse, Otto ve Ana'nın hem hayatlarını hem aşklarını görüyoruz. Çocukluklarında tanışan bu iki küçük insanın iletişiminin güzelliğine dayanacak bir yüreğiniz olmayabilir. Zira, ben pek zor atlattım. Çünkü mucizelerin kadere dönüşümü var, ilmek ilmek. Hele, bazı mesajlar var, kırmızı otobüsler, kağıt uçaklar... İki küçük insanın etrafında olanlardan nasıl etkilendiğini ve bunların neticesinde, duyguları nasıl da ilk gençliklerine oradan da yetişkinliklerine adım adım taşıyabildiklerini görüp, kendi anılarınıza da dalabilirsiniz. 
Tüm bunlar ekranda dönerken bir yandan da Julio Medem'e bir hayranlık oluşuyor, istemsiz. Canım Julio, kameranın hem önünde hem arkasında. Film Madrid'de başlıyor ve Finlandiya'da bitiyor. Başlarda sırasıyla Otto ve Ana'nın taraflarından ayrı ayrı bakıyoruz ve sonlara doğru biraz daha sürpriz işin içine giriyor. Oldukça sürprizli, güzel kadrajlı ve iyi kurgulu bir filmle karşı karşıya kalıyoruz. Zaten ki sanat camiası da işin arkasında durmuş. Ve çıkan sonuçlar;
1998’de; 
∙Ondas Awards - En iyi İspanyol filmi
                           - En iyi kadın oyuncu
∙Toulouse Cinespaña - En iyi film 
1999’da;
∙Cinema Writers Circle Awards - En iyi kurgu
∙Goya Awards - En iyi özgün müzik
                        - En iyi kurgu
∙Gramado Film Festival - En iyi Latin Filmi
                                         - En iyi yönetmen
                                         - En iyi senaryo
                                         - En iyi kurgu
                                         - Kikito Critics Prize
∙Turia Awards - En iyi İspanyol filmi
2000’de;
∙Athens International Film Festival - İzleyici 

ödüllerini toplamış bir filmden bahsediyoruz. Elbette ödüllerin yanısıra 8 adaylığının da bulunduğunu bilerek izlemek lazım. 

Film bittiğinde, iç hesaplaşmalarımızı izlediklerimiz doğrultusunda bilinçaltının fazla derinine inmeden yapabilmek için de şu https://www.youtube.com/playlist?list=PLd_Xc8YCS6M7r7Itu9rsQuCnI6cd-nvUP soundtrack listesini hazır edelim ki, ortalık karışmasın…




Sevgiler.




NEDEN?

"3 - 2 - 1  Kayıt"

Herkesin bir yapılacaklar listesi var. Benim de. 

Sevgili ilgili,
Sen bu satırları okurken, ben yıllardır ertelediğim blog yazarlığına adım atmak için aradığım bahaneyi bulmuş ve keyfinden bir paket sigarayı minik bir küllüğe gömmüş olacağım. Çok şey beklediğimden değil, sadece yaşam devam ediyor ve bazıları için biraz daha özgür olmak mühim. Velev ki küçük bir kasabaya tıkılıp kaldıysanız rutinle kafayı yemiş insanlardan daha fazlasına ihtiyacınız vardır. Bazen bir kitap, bazen bir film, bazen de sadece hayali atmosferler...

Bunları neden mi yazıyorum, sevgili bahanem buraları günlüğe çevirecek (şaka değil). İşte bu sebeple   dönüp bakınca bu akşam bunları yazmış olmak bir anıya yolculuk sağlayacak. Anılar, güzel şeyler. Tatlış...

Neyse...
Bir yerde bi okudum yoksa bir yerde mi duydum da etkilendim hatırlamıyorum lâkin inandığım bir motto var ki, onu da söyleyip kokumu buralara bırakıp tüyeceğim.

Derim ki; aynı filmi, aynı kitabı, aynı atmosferle paylaşan insanlar hiç karşılaşmamış dahi olsalar tanıdıktırlar. Akrabadan daha akraba olmak eylemi.

Sevgiler...

Not 1: Bu saçma satırları okumaya üşenmediysen bir küçük sürprizim var linkte.
https://www.youtube.com/watch?v=VYCOg-yglNM
Not 2: Linki eklediğim dakikada videonun görüntülenme sayısı  4.784.555 hadi bakalım...